BİR SAVAŞÇiNIN NECASET
BULAŞMAMIŞ GİYSİLERDEN GİYEBİLECEKLERİ VE GİYEMEYECEĞİ ŞEYLER İLE SAVAŞTA
ŞÖHRET YAPMASI VE KENDİNİ TANITAN BİR ALAMET TAŞIMASI
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bir savaşçının halis ipek veya ibrişimden giysileri
elbiselerinin üstünde açık olarak giymekten sakınmasını severim. Eğer bedenini
korusun diye giyinirse -inşaallah- bunun bir sakıncası olmaz. Çünkü bir insan için
normal zamanlardan sakıncalı olan birçok şeye savaşta izin verilebilir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: İpek ve ibrişim gibi giysiler ne cas et değildir, bilakis
bunları giyinmek taabbudi olarak mekruhtur. Bir insan savaş hali dışında bunları
giymiş olarak namaz kılarsa namazını yeniden kılması gerekmez.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Eğer koruyucu zırh niyetine giyilmemiş giysinin dokumasında
ipek, pamuk ve keten bulunuyorsa ve pamuk dokuma daha baskınsa -ister korku
namazı kılsın ister normal namaz kılsın- hiç kimse için bu giysiyi giymeyi
mekruh görmem. Eğer elbisenin yüzü ipekse -ister savaşçı olsun ister olmasın-
her namaz kılan için mekruh görürüm. Savaşçılar için mekruh görmemin sebebi,
sadece yüzü ipek olan giysinin tümü ipek olan giysi gibi bedeni
koruyamamasıdır.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bir adam astarı ipek olan bir kaftan giyerse bunun bir
sakıncası yoktur. Erkekler için mekruh olan, yüzü ipek olan elbiseler
giymektir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Eğer zırhın çoğu demirden ve az bir kısmı altından veya
bütünüyle altından imal edilmişse böyle bir zırhın giyilmesi bana göre
mekruhtur. Ama zorunlu olarak giyilmesi başka. Zaruret halinde bir kısmı veya
tamamı altın olan bir zırhı giymenin sakıncası yoktur. Ben, bu zırhı sürekli
olarak yanında bulundurmasını mekruh görürüm. Çünkü böyle bir zırha sahip olan
bir kimse onu satarak birden çok demir zırh alabilir. Üstelik demir zırh daha
iyi korur. Ayrıca demir zırhı giymek de hiçbir şekilde mekruh olmaz. Ama savaş
beklenmedik bir anda çıkarsa ve sadece altın zırh yanında bulunuyorsa bu
takdirde onu giymesi bana göre mekruh olmaz.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Aynı şekilde kılıcında altın bir süsleme varsa, bana göre
onu çıkarmaması mekruhtur. Ama savaş aniden çıkmışsa, o zaman bu altın
süslemeli kılıcı kuşanmasında bir sakınca yoktur. Savaş sona erdikten sonra o
süsü çıkarmasım severim. Aym şekilde kalkamnda, diğer koruma malzemelerinde
altın süslemeler bulunuyorsa bunları kullanması mekruhtur. Hatta kaftanında
altın düğmeler veya bir altın düğme bulunuyorsa onu da giyinmek aynı şekilde
mekruhtur. Aynı durum kuşağı, kılıç bağı ve kılıfı için de geçerlidir. Çünkü
bunların tümü koruyucu kalkan hükmündedirikalkan olma özelliğine sahiptir.
İmam Şafil (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Adamın yüzüğü altından ise savaşta da, barışta da parmağına
takınasını uygun görmem. Çünkü altın takmak nehyedilmiştir. Ayrıca yüzüğün
koruyucu kalkan olmak gibi bir özelliği de yoktur.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bir Müslüman savaşçının som altından teçhizat vb.
kuşanmasını mekruh kabul ettiğim gibi altın yaldızlı veya altın süslemeli
şeyleri de mekruh kabul ediyorum. Ama bunun için altının renginin belli olması
gerekir. Bununla beraber bu özelliğe sahip bir teçhizatı kuşanmaması bana göre
daha uygundur. Kaftanın astarına benzer bir yerdeyse bu süsleme ve yaldızlar
bunların giyilip kuşanılmasının bir sakıncası olmaz.
İmam Şafil (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Erkeklerin inci takmasını mekruh görmemin sebebi adaba
aykırı olmasıdır. Çünkü inci, kadınlara has bir takıdır. Haram anlamında bir
mekruhluğu kastetmiyorum. Yine erkeklerin yakut, zebercet gibi pahalı taşlardan
oluşan süsleri takmalarını da israf ve kibir alameti oldukları için mekruh
kabul ediyorum.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Savaşta ağır bir sınav vereceğini bilen birinin tanınması
için takılması caiz olan şeylerle kendini belli etmesini mekruh saymam. Alaca
bir ata ve kısrağa yahut namlı cins bir bineğe binmesi de mekruh değildir. Hz.
Hamza, Bedir savaşında tanınmak için göğsüne bir nişan takmıştı. Bana göre
savaş meydanında bire bir mübareze yapmak üzere meydan okumak da mekruh
değildir. Nitekim Resulullah (s.a.v)'in emriyle Ubeyde, Hamza ve Ali (Allah
onlardan razı olsun) müşriklere meydan okuyarak bire bir mübareze yapmak üzere
er meydanına çıkınışlardı.
İmam Şafil (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Savaşta tilki ve sırtlan derisi üzerinde tüyleri varsa ve bu
hayvanlar boğazlanmışlarsa giyilebilir. Eğer boğazlanmamışlarsa, ama derileri
tabaklanmışsa / debbağlanmışsa, tüyleri de yolunmuşsa giyilebilir ve bunlarla
namaz kılınabilir. Ama tüy- leri yolunmamışsa bunlarla namaz kılınmaz. Çünkü
tabaklanmayla tüyler temizlenmiş olmaz.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Aynı şekilde eti yenen her hayvanın, şayet boğazı kesilerek
öldürülmüşse, derisini giymek caizdir. Eti yendiği halde boğazlanmadan ölmüş
bir hayvanın derisi, ancak tabaklanmışsa ve üzerinde de tüyleri yoksa
giyilebilir. Aksi takdirde giyilebilir, ama bunlarla namaz kılmak caiz olmaz.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Aynı şekilde ister boğazlanmış olsun ister boğazlanmamış
olsun, eti yenmeyen bir hayvanın deri sini giyerek de namaz kılınmaz. Ancak
tabaklanmış ve tüyleri yolunmuş olması başka. Ama derinin üstünde bir miktar
tüy kalmışsa yine de bununla namaz kılınmaz. İster tüyleri giderilsin, ister
tabaklansın, ister tabaklanmasın, hiçbir şekilde domuz ve köpek derisiyle namaz
kılınmaz.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Ayrıca bir adam, atının dizgin, gem, eyer gibi gereçlerini
de kesinlikle köpek veya domuz derisinden yapamaz. Bunun dışında söz konusu
hayvanlardan da hiçbir şekilde yararlanamaz. Ama avcılıkta, sürünün korunmasında
veya tarla bekçiliğinde köpeğin kullanılması hariç. Bu iki hayvanın dışındaki
hayvanların derisinden imal edilmiş alet edevatı bir adam atına veya hayvanına
giydirse ve bunlardan istifade etse, fakat kesinlikle bunlarla namaz kılmasa bu
tarz bir kullanımın bir sakıncası yoktur. Mesela maymun, fil, aslan, kaplan,
kurt, yılan gibi eti yenmeyen hayvanların derilerini kullanmanın bir sakıncası
yoktur. Çünkü bunlar neticede at için kalkan konumundadırlar. At da ibadetin
bir parçası değildir. Köpek ve domuz derisi dışında herhangi bir hayvanın
derisinin kalkan olarak kullanılmasının nehyedildiğine dair bir delil yoktur.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bir adamın korku halindebineğinin sırtında dizginini tutmuş
halde namaz kılmasının, bu arada bir kere veya iki kere ya da üç kere yahut
buna yakın bir sayıda dizgini kendine doğru çekmesinin de kıbleden sapmadığı
sürece bir sakıncası yoktur. Ama kıbleden sapmamasına rağmen dizgini bundan
fazla sayıda kendine doğru çekerse namazını yanda kesmiş sayılır, dolayısıyla
namazı baştan kılması gerekir. Ama bineğin sırtında namaz kılarken hayvanın
dizginini çekerken yüzü kıbleden dönse, derhal yüzünü kıble tarafına çevirse
namazını yanda kesmiş sayılmaz. Ama kıbleden bu şekilde dönüşü uzun sürer de
tekrar kıbleye dönmesi de mümkün olmazsa namazı bozulmuş sayılır. Çünkü bu
kimse aslında hayvanını kıbletarafına çevirecek imkana sahiptir. Ama kıbleden
dönüşü uzun sünnemesine, kendisinin de yüzünü kıbleye çevinne imkanı olmasına
rağmen yüzünü kıbleye çevirmezse, bu adamın namazını baştan kılması gerekir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Adamın hayvanı başını alır giderse, namazdayken onu takip
etmesinin bir sakıncası yoktur. Şayet kıble tarafına doğru giden hayvanını az
bir süre takip ederse namazı bozulmaz. Ama uzun sayılacak bir süre takip ederse
namazı bozulur. Eğer hayvanını takip ettiği sırada az veya çok kıbleden saparsa
namazı bozulur.
Sonraki için tıkla: